Ana SayfaMakaleİslam Âlimlerinin Hadisi Şeriflere Bakışı

İslam Âlimlerinin Hadisi Şeriflere Bakışı

İslam Âlimlerinin Hadis-i Şeriflere bakışı konusunda öncelikle belirtmeliyiz ki; Hadis Âlimleri, Râvîler Hadis-i şeriflere, Metin ve Sened yönünden bakarlar. Hadisi şerifleri, durumlarına göre sınıflandırırlar. Bir Hadis, Hadis kriterlerine göre, Metin ve Sened yönünden Sahih Hadiste bulunması gereken şartları taşıyorsa, O Hadis-i Şerifi Sahih Hadisler sınıfına koyarlar. Başlıklar itibariyle, Sahih Hadislerde bulunması gereken şartların tamamı mevcüt […]

İslam Âlimlerinin Hadis-i Şeriflere bakışı konusunda öncelikle belirtmeliyiz ki; Hadis Âlimleri, Râvîler Hadis-i şeriflere, Metin ve Sened yönünden bakarlar.

Hadisi şerifleri, durumlarına göre sınıflandırırlar.

Bir Hadis, Hadis kriterlerine göre, Metin ve Sened yönünden Sahih Hadiste bulunması gereken şartları taşıyorsa, O Hadis-i Şerifi Sahih Hadisler sınıfına koyarlar.

Başlıklar itibariyle, Sahih Hadislerde bulunması gereken şartların tamamı mevcüt olmakla birlikte, kuvvet bakımından biraz düşük seviyede olanları “Hasen Hadisler” sınıfına koyarlar.

Sahih ve Hasen Hadislerin gerisinde kalan Hadisleri de Zayif Hadisler sınıfına koyarlar.

Metin ve Sened yönünden, Peygamber Sellellahu sleyhi ve Selleme âit olmadığına kanaat getirdiklerine de uydurma demişlerdir.

Hadis Âlimleri, Hadislerin hangisi önce hangisi sonra, hangisi nâsih hangisi mensuh, bunlarla pek ilgilenmezler.

İşin bu yönü, Fıkıhçıların ve Akaid / Kelam Âlimlerinin ilgi alanına girer.

Bir benzetme yapacak olursak, Hadis Âlimlerini Antikacıya benzetebiliriz.

Nasıl ki Antikacı, malzeme toplarken antika değeri olanları seçer alır, antika değeri olmayanları hurdacıya gönderirse, Hadis Âlimi de Hadis olan sözleri seçer alır, Hadis olmayan sözleri ayıklayıp, deyim yerindeyse Hadis hurdalığı sayılacak “Mevzû” Hadisler kısmına gönderirler.

Sadece Hadis değeri olanları toplarlar.

Nasıl ki Antikacı topladığı antika malları, değerlerine göre sınıflara ayırırsa, Hadis Âlimleri de topladıkları Hadis-i Şerifleri; Sahih, Hasen, Zayif diye sınıflandırırlar.

Her branşın Âlimleri, tasnif edilmiş bu Hadis Koleksiyonundan, kendi sahasına girenleri alır ve onlardan hüküm çıkarırlar.

Fıkıhçılar, Fıkha dair Hadis-i Şerifleri ele alırlar.

Akâid ilmiyle meşgul olanlar, inanç ve itikadla ilgili Hadisleri ele alır onlardan hüküm çıkarırlar.

Siyer İlmiyle meşgul olanlar, Resülüllah Sellellahu aleyhi ve sellemin hayatıyla ilgili Hadis-i şerifler üzerine bilgi inşa ederler.

Şemâil dediğimiz, Peygamber Sellellahu aleyhi ve sellemin fizikî yaratılışı ve taşıdığı manevî değerlerle ilgili Hadis-i Şerifleri, O sahanın Âlimleri ele alıp değerlendirmişlerdir.

Sahabe-i Kiramın toplu olarak veya tek tek, faziletlerini bildiren Hadis-i Şerifleri ise, bu ilim dalı ile meşgul olan Âlimler ele almışlardır.

Bugün Hadis / Sünnet inkarcılarının öne çıkarmaya çalıştıkları metinlerin çoğu, ya Hadis Âlimlerinin hurdalığa attığı Mevzû / uydurma metinlerdir veya üzerine hüküm bina etmedikleri metinlerdir.

Bazı hadis metinleri de, Hadis / Sünnet inkarcılarının da ne demek istediğini anlamadıkları metinlerdir.

Meselâ:

“Acve” Hadisi bunlardan bir tanesidir.

Sahih bir Hadis-i Şerif olmakla birlikte “Acve” Hadisi ile Fıkıhçılar ilgilenmemişler.

Akâid / Kelamcılar ilgilenmemişler.

Siyerciler ilgilenmemişler, ….. ve diğerleri de ilgilenmemişler.

Bu “Acve” Hadisi ile ne Farz, ne Vacib, ne Sünnet, ne Haram, ne Mekruh ne de Müfsit, hiç biri sabit olmamıştır.

Ama açıkta da kalmamış, onunla da “et Tibbul Nebevî” Peygamber Tababeti, Peygamber Sellellahu aleyhi ve sellemin tedavi yöntemi, ilim dalıyla uğraşanlar meşgul olmuşlardır.

Kendilerine göre, üzerine hüküm bina edilmeyen bu metinlerde yakaladıkları ipuçlarıyla, üzerine hüküm inşa edilen yüzlerce, binlerce Hadis-i Şerifleri inkâr etme yoluna gitmektedirler.

Halbuki İnkar ettikleri bu Hadis-i Şeriflerle Farzlar, Vacipler, Sünnetler, Haramlar, Mekruhlar, Müfsitler sabit olmuştur.

İlk dönemlerde, Hadis-i Şeriflerle ilgili, Kur’an-ı Kerim’e arz etmek de dahil, her türlü çalışma yapılmıştır.

Hurdalardan ayıklanıp arındırılmış, geri kalanların üzerlerine hüküm inşa edilmiştir.

Kendilerine göre Hadis-i Şerifleri yeniden Kur’an-ı Kerim’e arzettiklerini iddia edenlerle, kendi akıllarına arzedenler:

1- Kur’ani Kerim bilgisi olmayan kimselerdir.
2- Aklı olmayan beyinsizlerdir.
3- İlmi olmayan, bilgisiz cahillerdir.
4- Kur’an-ı Kerim’e İmanı olmayan inkarcı zavallı kişilerdir.

Kur’an yeter diyerek Sünneti inkar eden bu kişilerle, (bunların eline malzeme veren lâf ebelerinin değil de), gerçek Ehl-i Sünnet Âlimlerinin çok işi var.

Bunlara soracağımız çoook şeyler var.

Burada bir tanesini soralım:

Cuma namazı diye bir namaz var mıdır. Nasıl kılınır. Ne zaman kılınır. Kaç rek’attır.

Bir de Cuma namazını kılarken yellenen kişinin abdesti bozulur mu, bozulmaz mı?

Açıklarlarsa, bilgimiz artmış olur.

Memnün oluruz.