Sünnet-i Nebeviyye, Kuran-ı Kerim’i bizzat Peygamber Efendimizden öğrenip ezberleyen ve nakleden Ashab-ı Kiram’ın, gene Resûlüllah’dan dinleyip, ezberleyip naklettikleri ve sahih senetle bize kadar ulaşan Hadis-i Şeriflerdir.
Kur’an-ı Kerim’den sonra dinimizin ikinci kaynağıdır.
Bu Hadis-i Şerifler Kuran-ı Kerim’in gerçek tefsiridir.
Bu Hadis-i şerifleri nakledenlerle Kuran-ı Kerim’i nakledenler aynı kişilerdir.
Kuran-ı Kerim de, Sünnet-i Nebeviyye de, bize Ashab-ı Kiram tarafında nakletmiştir.
Sünneti Nebeviyye’yi dışlayarak Kuran-ı Kerim’den bahsedenler, bilerek veya bilmeyerek din bozan ve din uyduran bölücülerdir.
Allah (جل جلاله), Kuran-ı Kerim’de bunlar için, başta Resûlüllah’a, genel olarak da her Müslüman’a hitaben
“ان الذين فرقوا دينهم وكانوا شيعا لست منهم في شيئ”
buyurmaktadır.
Yani “dinlerini parçalayarak fırka fırka olanlarla senin hiçbir ilgin, alakan yoktur.”
Bugün, sadece Kurancılıkla ortaya çıkanlar, Resûlüllah’ın Sünnetine uymayı şirk kabul edenler, şeytanın vahyiyle / vesvesesiyle konuşan sapıklardır.
Onların, Allahın indirdiği, Resûlüllah’ın tebliğ ettiği Hak Dinimizle hiçbir alakaları yoktur.
Görevleri din yıkıcılığı ve bozuculuğu olan bu kişiler, sadece dış mihraklar tarafından yüklenen ve üstlendikleri görevi yapabilmek için Müslüman görünen münafıklardır.
Gerçek Müminler ve Müslümanlar, Kuran-ı Kerim ve Sünneti Nebeviyye’den oluşan Vahyin tamamına iman edenler; dinini bu iki temel esas üzerine bina eden müctehidlerin ve Salihlerin, araştırarak inceleyerek ortaya çıkardığı gerçekler doğrultusunda, Ehl-i Sünnet çizgisinde dinini, imanını şekillendirenler ve yaşayanlardır.