Ana SayfaMakaleHesap Olmadan Azap Olmaz mı?

Hesap Olmadan Azap Olmaz mı?

Gerçekten, Hesap olmadan azap olmaz mı? Kabir azabını inkar edenlerin delil olarak dayandıkları Ayet-i Kerime’lerden biri de Enbiya süresinin 47. Âyet-i Kerime’sidir: “Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz.” Bu Âyeti […]

Gerçekten, Hesap olmadan azap olmaz mı?

Kabir azabını inkar edenlerin delil olarak dayandıkları Ayet-i Kerime’lerden biri de Enbiya süresinin 47. Âyet-i Kerime’sidir:

“Biz, kıyamet günü için adalet terazileri kurarız. Artık kimseye, hiçbir şekilde haksızlık edilmez. (Yapılan iş) bir hardal tanesi kadar dahi olsa, onu (adalet terazisine) getiririz. Hesap gören olarak biz (herkese) yeteriz.”

Bu Âyeti Kerime’yi delil göstererek “Hesap Olmadan Ödül ve Azap Olmaz” diyorlar.

Bu Âyet-i Kerime’nin bu iddia ile uzaktan yakından alâkası yoktur. Bu Âyet-i Kerime, Kıyamet günü amellerin ölçülüp tartılacağını anlatıyor. Âmenna ve Saddekna, İman ettik ve tasdik ettik.
“Hesap olmadan Ödül ve Azap olmaz” demenin ne bu Âyet-i Kerime’den, ne Akıldan nede Vahiyden hiçbir dayanağı ve delili yoktur.

Bütün inkarcılar Keşke Kur’an-ı Kerim’i doğru okuyabilselerdi, Keşke Kur’an-ı Kerim’i bir bütün olarak, hissiyattan arındırılmış bir tefekkür ve tedebbürle okuyup düşünebilselerdi. Keşke Sünnetin Vahiy olduğuna İman edip, Kur’an-ı Kerim’i Vahiy bütünlüğü içinde okuyup tedebbür edebilselerdi / düşünüp anlayabilselerdi. Keşke…Keşke …

Kabir azabının Hak ve Gerçek olduğuna dair, birden çok Âyet-i Kerime ve onlarca Hadis-i Şerif mevcuttur. Ayrıca İcma-i Ümmet vardır. Kabir azabını inkar edenler, bu iddiayi destekleyen bir tane Sahabi gösterebirler mi? Tabiûn’dan bir kişi gösterebilirler mi? Bir tane Müctehid İmam gösterebilirler mi?

Âyet-i Kerime’leri, nefislerinin arzu ve isteği, heva ve hevesleri doğrultusunda tevil edenler, iddialarını destekleyen bir tane Hadis-i Şerif gösteremezlerse, aynı görüşte bir tane Sahabi, bir tane Müctehid İmam gösteremezlerse, bu nasıl bir dindir? bu nasıl bir İmandır?

Başında ve içinde Resülüllah (sellellahu aleyhi ve sellem)’ın olmadığı, Sahabe-i Kiramın olmadığı, Müctehid İmamların olmadığı, Selefi Salihîn’in olmadığı bir Din, nasıl Dindir ve kimin Dinidir.

Âyeti Kerimeleri ve Hadisi şerifleri bu günlük erteleyerek, meseleye günümüz penceresinden bakalım.
“Hesap olmadan ödül ve azap olmaz” diyenler biraz akıllarını kullansalar, içine düştükleri badireden, inkârcılıktan kurtulmaları mümkün olur. Tabii ki Allah (celle celalühü) izin verirse…

Bu meseleyi günümüzle kıyas edecek olursak:
Bugün suç işlemiş bir ZANLI, Emniyetteki sorgulanmasının ardından, yatmak için özel ve lüks otellere mi, yoksa cezaevine mi gönderiliyor. Cezası kesinleşinceye kadar cezaevinde yatırılıyor, cezası kesinleştikten sonra, ya aynı cezaevinde yatmaya devam ediyor veya bir başka cezaevine naklediliyor. Bugün Cezaevlerinde yıllardan beri yatıp hâlâ cezası kesilmeyenler var ama tutuklu olarak ceza evinde yatıyorlar.

Netice olarak:
Cezası verilmeden önce de Czaevinde yatırılıyor, cezası verildikten sonra da Cezaevinde yatırılıyor.

Tıpkı onun gibi, Suçlu kişiler öldükleri zaman, Cehennemde bulunanlarla tutuşturulmuş Mezara konulur, sonra Mahşerde cezası kesinleşince Cehenneme nakledilir. Mü’minler de vefat edince, Cennetin bütün nimetleriyle ve güzellikleriyle donatılmış Kabre konulur, Mahşerde hesap bittikten sonra gerçek Cennetteki Makamına yerleştirilir.

Bu yazımızda biraz düşünceye ağırlık verelim dedik ama, Sünnet olmazsa eksiklik olur düşüncesiyle bir Hadis-i Şerifle yazımızı süslemek ve de güçlendirmek istedik:

عن سعد بن الأطول رضي الله عنه : أن أخاه مات وترك ثلاثمائة درهم
وترك عيالاً ، قال : فأردت أن أنفقها على عياله قال
فقال لي نبي الله صلى الله عليه وسلم : إن أخاك محبوس بدينه
فاذهب فاقض عنه فذهبت فقضيت عنه ، ثم جئت
قلت : يا رسول الله ، قد قضيت عنه إلاّ دينارين ادّعتهما امرأة
وليست لها بينة ، قال : أعطها فإنها محقة
وفي رواية صادقة مسند احمد بن حنبل، سنن ابن ماجه

Sa’d b. el-Edval’den (Nakledilmiştir) Allah ondan razı olsun:
Kardeşim vefat etti ve geriye 300 dirhem bıraktı. Ayrıca âilesini, çocuklarını da bıraktı.
Ben 300 dirhemi ailesine harcamak istedim. Allah’ın Nebisi, (sellallahu aleyhi ve sellem) bana dedi ki :
Senin kardeşin borcundan dolayı Hapsedilmiş, (Mezarda tutuklanmış) git borçlarını öde. Bende gittim borçlarını ödedim, sonra geldim ve dedim ki:
Ey Allah’ın Resülü, kardeşimin borçlarını ödedim sadece iki dirhem alacağı olduğunu söyleyen ama şahitle ispat edemeyen bir kadın kaldı dedim. Buyurdular ki:
Ver ona çünkü O haklıdır. (başka bir rivayette, O kadın doğru söylüyor dedi.) Ahmed b. Hanbel’in Müsnedi, İbni Macenin Süneni.

Ey Basîret sahipleri ! ölçün biçin, kıyas yapın, anlamaya çalışın.
Ey Ulül-Elbab / Ey kirlenmemiş, saf, temiz, duru, katkısız akıl sahipleri iyi düşünün, doğru muhakeme yapın, Allah’ın verdiği nimetlerin en kıymetlilerinden olan aklınızı iyi ve doğru kullanın, doğru kullanabilmek için mutlaka Allah(celle celalühü)’ dan yardım isteyin, yardım isteyelim.

Büyüklerimiz demişlerdir ki:
Yol odur ki doğru vara.
Göz odur ki Hakkı göre.
Tefekkür odur ki Sünnete göre düşüne.
Akıl odur ki Allah’a götüre.

Doğru varmayan yoldan, Hakkı görmeyen gözden, Sünnetten saptıran Tefekkürden, Allah’tan uzaklaştıran Akıldan Allah’a sığınırız.

Kabir