Ana SayfaMakaleİslam'da Hac ve Umre

İslam’da Hac ve Umre

Bu yazımızda İslam’da Hac ve Umre konusu üzerinde duracağız. Şunu öncelikle ifade edelim ki; hac konusunu etraflı bir şekilde burada yazmamız, mümkün görülmemektedir. Dolayısıyla ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler fıkıh kitaplarından, ilmihal kitaplarından ve hac rehberlerinden ayrıca yararlanabilirler. Biz bu yazımızda, okuyucularımızı ilgilendirdiğine inandığımız bazı önemli noktalara dikkat çekmeye çalışacağız. Hac ibadeti hicretin 9.uncu senesinde farz […]

Bu yazımızda İslam’da Hac ve Umre konusu üzerinde duracağız.

Şunu öncelikle ifade edelim ki; hac konusunu etraflı bir şekilde burada yazmamız, mümkün görülmemektedir. Dolayısıyla ayrıntılı bilgi edinmek isteyenler fıkıh kitaplarından, ilmihal kitaplarından ve hac rehberlerinden ayrıca yararlanabilirler.

Biz bu yazımızda, okuyucularımızı ilgilendirdiğine inandığımız bazı önemli noktalara dikkat çekmeye çalışacağız.

Hac ibadeti hicretin 9.uncu senesinde farz kılınmıştır. Ancak müşrikler de hacettikleri için ve gelmemelerine ilişkin bir duyuruda henüz bulunulmadığı için o yıl Resulullah (s.a.v) kendisi haccetmeyip Ebubekir (r.a)’ı hac emiri tayin ederek Medine-i münevvereden hacca gitmek isteyenlerin başında görevli olarak göndermiştir. Arkasından Hz. Ali’yi de, Kur’an-ı Kerimin Tevbe süre-sinin başından itibaren kırk ayeti kerimeyi Arafatta ve Minada insanların toplu bulunduğu mekanlarda okuyup ilan etmek üzere görevlendirmiştir. Bu ayeti kerimelerden bir tanesi de bu seneden sonra müşriklerin mescidi harama yaklaşmamalarını ilan ediyordu.(1)

Resulullah (s.a.v) hicretin 10.uncu senesinde farz olan haccı yerine getirmiştir. Resulullahın bu haccına son haccı olması ve toplu olarak müslümanlarla son buluşması olması hasebiyle veda haccı denmektedir.

İmam Tirmizi Cabir b. Abdullah’tan naklettiği bir rivayetinde Resulullah (s.a.v)’in iki kere hicretten önce bir seferde hicretten sonra, veda haccı olmak üzere üç kere hac yaptığını rivayet etmektedir.(2) Ayrıca Enes b. Malikten bir rivayette Resulullah (s.a.v)’in hicretten sonra dört kere umre yaptığını, bunlardan birincisinin Hicretin 6. senesinde Zilkade ayında yapıldığı, müşriklerin engel olması yüzünden Hudeybiyede noktalandığı, ikincisi Hudeybiyede yapılan sulh gereği bir sonraki senenin zilkade ayında kabeyi muazzamaya ulaşılarak kaza edilen umre, üçüncüsü Huneyn savaşında elde edilen ganimetlerin taksim edilmesi sonrasında Ca’raneden yapılan umre, dördüncüsü ise veda haccı ile beraber yapmış olduğu umredir. Hz. Enes’e Resulullah (s.av)’in kaç defa hac yaptığı sorulması üzerinede bir kerre cevap vermesi şeklindedir.(3)

Yukarda zikredilen kaynaklardaki ifadelerden hicretten önce de hac ve umre yapılmakta olduğu anlaşılmaktadır. Yani cahiliye dönemi Kureyşlileri de hac yapıyorlardı . Arafata çıkıyorlardı, Müzdelife ve Minadaki hac menasikini yapıyorlardı. Beytullahı da tavaf ediyorlardı, Safa ile Merve arasında sa’y ediyorlardı. Ancak bunları yaparken, daha önceki peygamberler vasıtasyla ve özellikle Hz. Ibrahim (a.s)’ın öğretmiş olduğu çizginin dışına taşmışlardı. Beytullahı tavaf etmek için, günahsız kabul ettikleri veya birbaşka deyişle kendilerini günahsız kabul eden Kureyşlilerin erkekleri elbiselerini diğer erkeklere, kadınlarıda diğer kadınlara vermek suretiyle tavaf ediyorlardı. Bu tür elbise bulamayan kadın ve erkekler kendi elbiselerini günaha bulaşmış kabul ettiklerinden dolayı soyunarak çıplak olarak tavaf ediyorlardı. (4) Namaz yerine kabeyi muazzamanın yanında ıslık çalıp el çırpıyorlardı.(5) Daha da vahimi Allah’a yaklaştırdıkları inancıyla putlara tapıyorlardı ve böylece Allah’a şirk koşuyorlardı.

Resulullah (s.a.v) veda haccında hem hac farizasını ifa edip hemde “hac menasikini yani haccın yapılış şeklini benden alın (öğrenin)” buyurarak islamda haccın nerede, nezaman ve nasıl yapılacağını tartışmaya mahal olmayacak şekilde öğretmiştir. Resulullah (s.a.v)’in yapmış olduğu hac şekli de sahih kaynaklarda, elimizde mevcuttur. Böylece tevhid dininde olmadığı halde sonradan hac ibadetine karıştırılan cahiliye kalıntıları da ayıklanmıştır. Sade ve katkısız haccın nasıl yapılacağı öğretilmiştir.

Kelime Anlamı:

Tazım edilen, saygı gösterilen bir şeye yönelmek ve ona ulaşmayı kasdetmek olan haccın şeriattaki anlamı:Tahsis edilmiş, belirlenmiş bir mekan olan ve adına beytullahta denilen kabeyi, belli bir sıfatla yani ihramlı olarak, belli bir vakitte yani hac aylarında ve belli şartlara uyarak ziyaret etmeyi kasdetmektir.

Hac muhkem farzlardan biridir. Inkar eden islam dininden ayrılmış olur. Bu farz islamın beş temel rukunlerinden biridir. Farz oluşu kitap yani Kur’ani Kerimle, sünnet yani peygamber efendimizin hadisleriyle, ve icma ile yani ashab-ı kiram dan günümüze kadar gelmiş geçmiş bütün islam alimlerinin, haccın farz olduğunda birleşmeleri ile sabittir.(6)

Hac akıllı, buluğ cağına ermiş, hür olan ve gücü yeten kadın erkek her müslümana farzdır. Ancak kadınlar eşleri yahut mahremleri olmadan hacca gidemezler. Şayet bulunduğu yer sefer mesafesi kadar kabeden uzaktaysa. Bu durumda beraberinde götürmüş olduğu mahreminin masraflarınıda kendisi ödemesi gerekir.Kadın mahremiyle birlikte olduğu takdirde kocasının izni olmasa dahi farz olan islam haccını yapar. (7)

Kur’an-ı Kerimde Hac:

Kur’an-ı Kerimin bir çok ayetinde hac ibadetinin önemi, hacda uyulması gereken hususlar, meşâir dediğimiz ziyaret yerleri ve bu yerlerde yapılacak ibadetler anlatılmaktadır. Bu ayeti kerimelerden bazıları:

1.”Doğrusu insanlar için konulan ilk mabed, şüphesizki mekkede bulunan çok mübarek ve bütün âlemlere hidayet olan Beyt’dir.”

“Orada açık alametlerle ibrahim’in makamı vardır. Kim oaraya girerse taaruzdan emin olur. Azık ve binek bakımından yoluna gücü yeten her kimsenin o Beyt’i haccetmesi, insanlar üzerinde Allah’ın hakkıdır, farzdır. Kim bu farzı tanımazsa, her halde Allah’ın ihtiyaçı yok, o bütün âlemlerden müstağnidir.” (Ali imran süresi 96,97)

2.”Amma o küfre varıp da Allah yolundan ve Mescid-i Haramdan Mukim ve misafirlere eşit olmak üzere bütün insanlar için (kıble ve ibadethane) yaptığımız Mescid-i Haramdan alıkoymakta ve geri cevirmekte olanlar elbette azab görecek-lerdir.

Her kim, Mescid-i Ha-ramda, zulümle hakdan sapmak isterse ona acıklı bir azab taddıracağız.

-Hatırla o zamanı ki, biz KABA’nin yerini ibrahim’e beyan etmiş ve ona: “-Bana hiç bir şeyi ortak koşma. Beytimi de tavaf edenler için, orada oturanlar, ruku ve secdeye varanlar için iyice temizle.” Diye vahy etmiştik.
-Bütün insanlara haccı ilân et; gerek yaya olarak, gerek her uzak yoldan binek üzerinde senin huzuruna gelsinler.

-Tâ ki kendilerine ait menfaatlere şahid olsunlar ve Allah’ın kendilerine rızık olarak verdiği dört ayaklı hayvanlar (kurbanlıklar) üzerine belirli günlerde (kurban kesme günlerinde) Allah’ın adını ansınlar. Işte bu kurbanlıklardan yiyin ve sıkıntı içindeki fakirleride doyurun.

-Sonra kirlerini (saç ve tırnaklarını) atsınlar, adaklarını yerine getirsinler ve o kadîm olan BEYTİ=KABE’ yi tavaf etsinler.

-Işte bu işleri yapsınlar. Kim, Allah’ın korunmasını emrettiği şeylere hürmet ederse, bu Rabbı katında kendisi için mutlak hayırdır. Size (maide süresinde beyan edilip) okunanlar müstasna olmak üzere, bütün davarlar size helâl kılındı. O halde pis putlardan kaçının, yalan sözden sakının.

-Allah için hâlis müslümanlar, o’na ortak koşmayanlar olun. Her kim Allah’a ortak koşarsa, sanki o gökten düşmüş de kendisini kuşlar kapışıyor veya rüzğar onu uzak bir yere düşürüyor gibidir.” (Hac Süresi 25-31)

3. “Haccı da, umreyi de Allah için farz ve sünnetleriyle tam yapın. Eğer herhangi bir sebeple bunlardan alıkonursanız kurbandan (deve, sığır ve davardan) sizin için hangisi kolaysa o vacib olur ve kurban mahalli olan Mina’ya varıncaya kadar başlarınızı traş etmeyin. Içinizden hasta veya başından eziyetli olup bundan ötürü traş olan kimseye üç gün oruç, ya altı fakire birer fitre sadaka, yahut bir kurban kesmekle fidye vermek vacip olur. Hastalık ve yol tehlikesi gibi engellerden emin olduğunuz vakitde, kim umresini bitirip ondan faydalanarak haccı yaparsa, kolayına gelen bir kurban kesmek vacip olur. Fakat kesecek kurban bulamazsa veya buna gücü yetmezse, ona hac günlerinde üç gün, vatanına döndüğü zaman yedi günki, tam on gün oruç tutmak vacip olur. Bu hüküm, ailesi mescid-i haram civarında oturmayanlar içindir. Allah’ın azabı cidden çok şiddetlidir. (Bakara süresi 196)

4.”Hac, bilinen (şevval, zilkade ve zilhiccenin ilk on gününden ibaret olan) aylardır. Işte kim o aylarda haccı, ihrama girerek kendi-sine farz yaparsa artık hacda kadına yaklaşmak, günah yapmak ve kavga etmek yoktur.

Siz ne hayır yaparsanız Allah onu bilir. Bir de (hac yahut ahiret için) azık edinin. Muhakkak ki, azığın hayırlısı takvadır, ve ey aklı tam olanlar benden korkun. (Bakara süresi 197)

Buraya aldığımız ayeti kerimeler, Kâbe-i muazzamanın yerinin belirlenmesini, putlardan ve hertürlü kirli şeylerden temiz tutulmasını, haccın farz oluşunu, haccın yapılacağı mekanları ve haccın zamanını belirtmektedir.

Ayrıca Resulullah (s.a.v)’ın hadisleri de bu konuyu ayrıntılarıyla birlikte açıklamaktadır. Özellikle Resulullah (s.a.v)!in veda haccı, Kur’an-i Kerimin değişik süre ve ayetlerinde anlatılan hac ibadetinin canlı yaşama biçimidir.

Sünnette Hac ve Umre:

1.Ebu Hureyre (r.a)den dediki:Resulullah (s.a.v) bize hütbe irad etti de şöyle buyurdu:Ey insanlar! Allah sizin üzerinize haccı farz kıldı, haccedin. Bir adam dediki:hersenemi ya Resulullah! Bu soruya karşılık vermeyip üç kere tekrar edilinceye kadar sustu. Israrlı sorması üzerine Resulullah (s.a.v): Şayet evet desem kesinlikle vacip olur, buna da kesinlikle gücünüz yetmezdi. dedi ve arkasından: sizi bıraktığım süre yani size bir şey şöylemediğim müddetçe beni bırakın. Sizden öncekiler çok soru sorup peygamberine muhalefet ettikleri için gerçekten helak oldular. Ben size bir şey emrettiğim zaman gücünüz yettiği ölçüde onu yapın, bir şeyden sizi menettiğim zaman onu terkedin, bırakın. (8)

2.Ebu Hureyre (r.a) den dediki:Resulullah (s.a.v)’a, hangi amel daha faziletlidir diye soruldu. Allah’a ve Resulüne iman etmektir. dedi. Sonra hangisidir? Denildi. Allah yolunda cihad etmektir dedi. Sonra hangisidir? denildi. Kabul edilmiş bir hac yapmaktır. dedi. (9)

3.Ebu Hureyre (r.a) den dediki:Resulullah (s.a.v) den işittim. Şöyle buyurdu:Kim kadın erkek ilişkisinde bulunmadan, bu ilişkiyi çağrıştıran çirkin sözler söylemeden ve fasıklık yapmadan yani büyük günah yapmadan veya küşük günahta israr etmek suretiyle Allah’a itaatın dışına çıkmadan haccederse, annesi onu dünyaya getirdiği gün gibi günahlarından çıkıp temizlenir.(10)

4.Cabir (r.a) den oda Resulullah (s.a.v) dan dede ki:Kabul olunmuş haccın karşılığı ancak cennetir. Soruldu ki:kabul olunmuş haccın gerek-cesi nedir? Yemek yedirmek ve hoş söz söylemektir. Bu-yurdu.(11)

5.Ebu Hureyre (r.a) den dediki:Resulullah (s.a.v) buyurdu: hacılar ve umreciler Allah’ın ziyaretcileridirler. Ona düa eder-lerse düalarını kabul eder, ondan af dilerlerse onları bağışlar. (12)

6.Huzeyfe (r.a) den:oda Resulullah (s.a.v) dan şöyle buyurdu:Islam sekiz hisseden ibarettir. Islamın kendisi bir hissedir. Namaz bir hissedir. Zekat bir hissedir. Oruç bir hissedir. Beytullahi haccetmek bir hissedir. Ma’rufu emretmek bir hissedir. Münkerden nehyetmek bir hissedir. Allah yolunda cihat etmek bir hissedir. Hissesi olmayan ise gerçekten aldanmıştır. (13)

7.Ebu Said el Hudri (r.a) den:Resulullah (s.a.v) buyurdu ki: Aziz ve celil olan Allah Şöyle buyuruyor. Bedenini sıhhatli, yaşama imkanlarını geniş kıldığım bir kişinin üzerinden beş yıl geçer de beni ziyarete yani hacca gelmezse gerçekten o mahrumdur.(14)

İslam Fıkhında Hac ve Umre:

Buraya kadar zikrettiğimiz ayet ve hadislerden de anlaşıldığı gibi hac ibadeti kesin olarak farz olan bir ibadettir. Bunun farz olduğunda ittifak edildiği kaynaklarda şu şekilde ifade edilmektedir.

Alimler haccın, islamın rukunlerinden biri olduğunda, hür, buluğ cağına ermiş, akıllı ve gücü yeten her müslümana ömürde bir kerre haccın farz olduğunda ittifak ettiler. Umrede ise ihtilaf ettiler. Imam Ebu Hanife ve Imam Malik sünnettir dediler. Imam Ahmed b. Hambel umre de hac gibi farzdır dedi. Imam Şafiiden iki görüş nakledildi. Bunlardan en sahih olanı farz olduğu görüşüdür.(15)

Haccın farz olduğunda ittifak edildiği gibi haccın zamanında ve mekanında da ittifak edilmiştir. Yani geçmişten günümüze kadar hiçbir islam alimi kabenin dışında başka bir yerde hac yapılacağını söylememiştir. Keza arefe gününün ve bayram gecesinin dışında herhangi bir vakitte arafata çıkılacağını da hiç kimse söylememiştir. Çünkü bunlar nass ile sabittir. Nass ile sabit olan bir konuda ictihat yapmakta yoktur. Ancak günümüzde sistemden beslenen ve din dışı mihrakların sözcülüğünü yapan ve de ilahiyatcı kimliğiyle insanların huzuruna çıkıp utanmadan, Kur’an-ı Kerime, Resulullah (s.a.v) ‘in sünnetine ve geçmişte yaşamış faziletli islam alimlerine ve müctehid imamlara sayğı göstermeden hayasızca, edepsizce, utanmadan ve gerçekleri saptırarak konuşan birkaç kendini bilmez Kur’an’dan ve sünnetten haberi olmayan bazı kişilerin “insanları arefe ve bayram gününde orada toplayıp izdiham yapmaya ne gerek var. Senenin diğer aylarına ve mevsimlerine tak-sim ederek insanlara hac yaptırılsın.” şeklindeki sözleri-nin ne ilmi nede dini hiçbir dayanağı ve hiçbir değeri yoktur.

Aynı kişilerin konuyu bir başka yönden ele alarak “Türkiye’nin yüzelli milyar dolar iç borcu, bir okadara yakında dış borcu vardır. Böylece her vatandaş borç altındadır. Borçluyada hac farz değildir. Dolayısıyla vatandaşlarımıza hac farz değildir.” Diyenlerin de bu iddialarının hiçbir ilmi ve dini dayanağı yoktur. Bu tür konuşmalara eskiler “işkembeyi kübradan atma” tabirini kullanırlar. Ibadetler hakkında böyle zırvalarla hüküm verilemez.

Konumuzun dışında olmakla birlikte yeri gelmişken bu zırvalardan birini daha hatırlatalım. Aynı ekole mensup olan kişiler “Enflasyon nisbetinde faiz almak helaldır” dediklerini kendi ağızlarından dinlerken ürperdim ve dehşete kapıldım. Kur’anda “Allah ve Resulü ile savaşma ilanı” şeklinde ifade edilen bir muamele için helal demek ya cehalettir veya Kur’anın hükümlerini inkardır. Bu kişilerin tevbekar olacaklarını ve yeniden imanlarını tazeleyeceklerini umarız ve hidayetleri için düa ederiz.

Hanımların Hacca Gitmesi:

Hac ibadetinin, diğer ibadetler gibi şartları vardır. Bu şartları taşıyan herkesin hacca gitmesi farzdır. Bunda kadın erkek farkı yoktur. Kadınlar için özel tek bir şart vardır oda yanlarında eşlerinin veya ebediyyen nikah olamayacakları bir yakınının bulunmasıdır.Diğer şartların hepsi bulunsada yanında götürecek bir yakını bulunmasa o hanıma hacca gitmek far değildir. Ancak bu şartta bulunduğu takdirde hanımların hacca gitmesini engellemekte yoktur. Bu konudaki hadislerden birkaçını arzedelim.

1.Müminlerin annesi Hz. Aişe (r.anha) dediki: Resulullah (s.a.v)’a şöyle dedim: Ey Allah’ın Resülü! Bizde çıkıp seninle birlikte cihat edemezmiyiz? Çünkü ben Kur’an-ı Kerimde cihattan daha faziletli bir amel göremiyorum. Hayır çıkamazsınız. Lakin sizin için cihadın en güzeli ve en hoşu beytullahi haccetmek, kabul olunmuş bir hac yapmaktır buyurdu.(16)

2.Müminlerin annesi Hz. Aişe (r.anha) dan dediki:Resulullah (s.a.v)’a şöyle dedim:ey Allah’ın Resülü! Seninle birlikte savaşıp cihad edemezmiyiz? Cihadın en güzeli ve en hoşu hac’dır, kabul olunmuş hacdır buyurdu. Hz. Aişe (r.anha) dediki:Bunu Resulullah’tan duyduğumdan beri haccı terket-miyorum.(17)

3.İbni Abbas (r.anhuma) den: dediki Resulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:bir hanım yanında mahremi olmadan yolculuğa çıkamaz. Yanında mahremi olmayan bir kadının bulunduğu yere de bir erkek giremez. Bunun üzerine bir adam:ey Allah’ın Resülü! Ben falan orduya katılıp birlikte cihada çıkmak istiyorum, hanımım ise hacca gitmek istiyor dedi. Resulullah (s.a.v): sen hanımınla birlikte hacca gitmak üzere yola çık buyurdu.(18)

Görüldüğü gibi hadislerde de hanımların hacca gitmesi cihad sayılmaktadır. Çok önemli bir husus da cihada gitmaye hazırlanan birisinin, hacca gitme hazırlığında olan hanımına refakat etmek üzere hacca gitmesi emredil-mesidir. Ancak her zaman, ama özellikle hac esnasında hanımların örtünmelerine önem vermeleri, kısa, ince, şeffaf, dar ve yırtmaçlı giymekten sakınmaları, bunların yerine geniş ve uzun elbiseler giyinmeleri gerekir. Ayrıca tavaf esnasında kalabalığa dalıp erkeklerle sıkışmamaya dikkat etmeleri ve namazlarını erkeklerin arasında ve önünde değil de hanımlar için ayrılan bölümlerde kılmaları gerekir. Bu hususta hanımlara refakat eden kişilere, gurup imamlarına ve kafile başkanlarına büyük görevler düşmektedir. Hanımlar ikindi – akşam arası veya akşam – yatsı arası gibi dar vakitlerde tavafa girmemelidir. Çünkü bu kısa zaman içinde tavafını tamamlasa bile tavaf mahallinden ayrılıp kendi bölümlerine geçerek orada namzlarını kılmaları mümkün değildir. Bu durumda önde ve erkeklerle omuz omuza namaz kılma durumunda kalacaklardır ki bu hem kendi namazlarına hemde yanlarında ve arkalarında namaz kılanların ibadetine zarar verecektir. Dolayısıyla bu gibi kısa vakitleri kaza veya nafile namaz kılmakla, Kur’an-ı Kerim okumakla, zikrullah yapmakla değerlendirip tavafı yatsı namazından sonra, sabah namazından sonra, geceleyin yani önü açık vakitlerde yapmaları daha uygun olur.

Haccın Adabı:

Günümüzde haccın sünnetlerinin hatta bazı vaciplerinin terkedildiği görülmektedir. Bu ise gün geçtikçe hac ibadetini asıl hüviyetinden biraz daha uazklaş-tırmaktadır. Aslında kamil bir hac farzlarına, vaciplerine ve sünnetlerine tam önem vermenin yanında haccın adaplarınıda dikkate alarak yerine getirmekle gerçekleşmiş olur. Haccın bir çok adabı vardır. Bunların bazısı hac yoluna çıkmadan önce bazıları yolculuk esnasında bazıları ise hac ibadetini yerine getirirken dikkat edilmesi gereken hususlardır. Bunlardan bazılarını özet olarak hatırlatalım.

1.Hacca gitmeyi niyet eden kişinin hac konusunda dinine, tecrübesine ve bilgisine gövendiği kişilerle istişare etmesi müstehapdır.

2.Hacca karar veren kişinin istihare etmesi müstehaptır. Bu istihare hacca gidiyimmi yoksa gitmeyimmi şeklinde değil de hangi gün hangi binekle ve hangi arkadaşla gitmesi konusunda olmalıdır. Yoksa hacca gitmek zaten hayırlı bir iştir.

3.Yolculuk ve hac konusunda muhtac olduğu bilgileri öğrenmesi gerekir. Öğrenemiyorsa bilenlerle birlikte olmaya gayret sarfetmelidir.

4.Hacca gitmeye karar veren kişinin bu yola çıkmadan önce ailesine ve dostlarına Allah’tan korunmalarını ve Allah’a itaatta devamlı olmalarını tavsiye etmesi gerekir. Ayrıca alacak ve verecekleriyle birlikte vasiyetini yazıp bırakmalıdır.

5.Hacca gitmeye karar veren kişilerin bir an önce bütün günahlarından nasuh tevbesi olmak üzere tevbe etmesi vaciptir.

6.Üzerinde bulunan hakları sahiplerine ödemesi yahut hak sahipleriyle hertürlü haklarından dolayı helallaşması gerekir.

7.Hacca yahut umreye hazırlanan kişi bu yolda harcıyacak olduğu parasını helalından seçmesi gerekir. Çünkü sahih bir hadisde Resulullah (s.a.v) “Allah Tayyip’tir, helaldan başkasını kabul etmez.”(19) Buyurmaktadır.

8.Hacca giden kişi hac ve umresiyle sadece Allah’ın rızasını, ahireti ve Allah’a yaklaşmayı kasdetmelidir. Riyadan gösterişten ve haccıyla övünmeden kesinlikle sakınmalıdır.

9.Dilini dedikodudan korumalıdır.

Hacca hazırlanan bütün kardeşlerimizin makbul bir hac yapmaları dileğiyle Allah’a emanet olunuz.

Dipnotlar:

(1)Bkz.Tevbe süresi 28
(2)Tirmizi Hac nr.743
(3)Buhari Hac nr. 1654, Müslim Hac nr. 2197
(4)Buhari Hac nr.1554
(5)B.k Enfal/35
(6)Abdullah b. Mahmut b.Mevdüd el-Ihtiyar 1/139 çağrı 1984 Ist.
(7)a.g.c.eser -1/140-141
(8)Müslim Hac nr.2380, Ahmed b.Hambel nr.10199
(9)Buhari nr.25, Müslim nr.118
(10)Buhari nr.1424 Müslim 2404
(11)Ahmed b.Hambel 13958,14055
(12)Ibn-i Mace nr. 2883
(13)Muhittin Mestu el-hac vel umre s.18 (Imam Bezzar) darul kalem dimeşk
(14)a.g.eser s.18-19 (Ibn-i hibban ve Beyhakiden)
(15)Muhammed b. Abdurrahman el Dimeşki, Rahmetül – Ummeh fi-ihtilafil Eimme. S.98 Dar-ul Kütüb el-Ilmiyye Beyrut 1995
(16)Buhari Hac nr. 1423, Müslim menasik nr. 2581
(17)Buhari Hac nr. 1728, Nesei menasik 2581
(18)Buhari Hac 1729, Müslim Hac 2391
(19)Müslim C.3 S.85